23 Nisan


Yusuf Erdem’in 23 Nisan 2006 Pazar günü BKS’nin düzenlediği ÇOCUK ŞENLİĞİ’nde sunduğu açılış konuşması:

 

Çocuklarım,
Kardeşlerim,

Çocuklarımızın bayramını candan kutluyorum, ve çocuklarımıza, dünyanın tüm çocuklarına tüm bayramları; gelecekte
– gerçekten yaşanası, özgür bir Türkiye’de
– gerçekten yaşanası, bayram yeri gibi cıvıl cıvıl bir dünyada kutlamalarını diliyorum.

Çocukluğumda bir 23 Nisan şiiri vardı;
“ Bugün 23 Nisan,
Sevinçle doluyor insan” 

Ülkemin çocuklarını düşünüyorum, dünyanın çocuklarını düşünüyorum da yazık ki yeterince sevinemiyorum.

Bu nimetleri gökteki yıldızlar kadar çok dünyamızda;

  • Bir dilim ekmeğe/ bir yudum temiz içme suyuna hasret aç çocuklara
  • Çocuk yaşlarda boğaz tokluğuna ışıksız, sağlıksız ortamlarda çalıştırılan çocuklara,
  • İlaçtan, hekimden, yoksun çocuklara,
  • Sokağa terkedilmiş her türlü kötülük karşısında savunmasız, sevgiye aç, desteğe muhtaç çocuklara,
  • Hele hele savaşın yıkıcı ortamında ki göz bebekleri korkudan büyümüş çocuklara,( ki savaşın en büyük acısını, en büyük yıkımını çocuklar yaşarlar. ) bakınca, onları düşününce sevinmek elimizden gelmiyor.

Ne var ki;

  • Bir eğitimci, bir öğretmen olarak
  • Gökyüzünün, güneşin fethine çıkmış ve yaşanası özgür dünya uğruna savaşmış bir kuşağın temsilcisi yani bir 68’li olarak
  • Daha güzel, yaşanası, adil bir dünyanın mümkün olduğuna inanan bir devrimci olarak

UMUTSUZ OLMAYA HAKKIMIZ YOK. 

Bizler; gerçeği, zorlukları ve sorunları gönlümüzün istediği gibi değil, olduğu gibi görürüz; ancak olana teslim olmayız; olanı olması gereken yönde değiştirmek için kenetlenerek elbirliği ile yani örgütlü olarak mücadele ederiz, etmeliyiz.

Çocuklarımızın daha güzel bir Türkiye’ye, daha güzel bir dünyaya ihtiyacı var. Biz çocuklarımıza böylesi bir Türkiye, böylesi bir dünya borçluyuz. Çocuklarımız; daha özgür bir dünyada, daha özgür, barış içindeki bir dünyada barışçı; adaletli bir dünyada daha tok, daha sağlıklı, daha eğitimli, sevgi dolu bir dünyada daha insan, daha sevecen, daha kendine güvenli, daha yaratıcı yetişeceklerdir.

Biz devrimciler;
– halkımızın en duyarlı, en yiğit kızları ve oğullarıyız, yüreklerimiz çocuk sevgisiyle, halk sevgisiyle dolup taşar.
– İnsanlığın en soylu düş ve özlemlerinin, aydınlık geleceğinin yoğunlaşmış ifadesiyiz.
– Dünyamıza, ülkemize; en değerli varlığımız çocuklarımıza dair

ATEŞTE KÜLLENMEDİK KÖZÜMÜZ
SÖYLEYECEK SÖZÜMÜZ VAR;


– Biz, paranın veya soyluluğun sağladığı her türlü imtiyazdan (ayrıcalıktan) nefret ettiğimiz halde; bütün ayrıcalıklara savaş açtığımız halde;
– dün de, bugün de, yarın da bizim için tek ayrıcalıklı ‘sınıf’ vardır; çocuklar!

ÇOCUKLARIMIZ İÇİN NASIL BİR EĞİTİM İSTİYORUZ

ÇOCUKLARIMIZA VERECEĞİMİZ EĞİTİM,

  • Çocuklarımızın; olaylara, dünyaya, insanlara eleştirel bir gözle bakabilmelerini,
  • Cezasız ve yasaksız yetişmelerini
  • Şeriatın insan zihnini karartan, yaratıcılığını dumura uğratan; ırkçı milliyetçiliğin düşmanlık, nefret eken böylece “din”, milliyet” gibi söylemleri soygun ve sömürülerini örtüp gizleyen bir şal olarak kullandıkları bu yıkıcı etkilerden uzak tutan
  • Çocuklarımızın şımarma haklarının bastırılmadığı
  • Toplumsal sorumluluklarının bilincinde oldukları
  • Kendilerini sevmelerini, kendilerini severek, kendilerine değer vererek yetişmelerini
  • Kendi değerlerini, kendi eksik yanlarını bilip tanımaları; bunlardan birer itici güç olarak yararlanmalarını
  • Uygar, hayata karşı devrimci tavırlı, kötülüklerle ve kötülerle uzlaşmayan birer insan olarak yetişmeleri;
  • Kendilerinden başlayarak, çevrelerini, ortamlarını, başkalarını ve düyyayı daha iyiye doğru değiştirme çabası içinde olmalarını, böyle yetiştiirilmelerini,
  • Yaşama atılınca; sevdikleri işi yapmalarını,
  • Özgün düşünceli, özgün davranışlı ve özgün kişilikli olmalarını,
  • Zengin bir düş gücüne sahip olmalarını yaratıcı düşler kurmalarını ve bu düşlerini gerçekleştirme azmi taşımalarını

SAĞLAMALIDIR

Çocuklarımıza verilecek eğitim

  • Sevgi ortamında, sevgiye doyarak, böylece kendine güven duyarak, kendini özgürce ifade edebileceği bir ortamda yetişmesini sağlamalıdır.
  • Doğuştan getirdiği bütün yeteneklerinin çok yönlü olarak ve son sınırına kadar serpilip gelişmesine imkan vermelidir.
  • Karşılaştığı yeni durumlara uyum sağlayabilen; kendini değiştirip düzeltmesini başarabilen; duygusal zekâsı da gelişmiş kişilik sahibi birer insan olarak yetişmesini sağlamalıdır.

Çocuklarımıza ve dünyanın tüm çocuklarına

  • DAHA ADİL
  • DAHA GÜZEL
  • BARIŞ VE BOLLUK İÇİNDEKİ
  • BİR DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE
  • SEVGİYE, EKMEĞE, OYUNA DOYARAK YETİŞECEKLERİ

NİCE NİCE BAYRAMLAR DİLİYORUM.

Sözlerimi, değerli şair Ataol Behramoğlu’nun kızı için yazdığı bir dörtlüğü ve dünyanın tüm çocukları için yazdığı bir şiiriyle bitiriyorum. Ondan sonra da sizlere hiçbir yorum yapmadan iki küçük öykü sunacağım.

SEVGİNİN ÖNÜNDE

Bütün insanları dostun bil, kardeşin bil kızım
Sevincin ürünüdür insan, nefretin değil kızım
Zulmün önünde dimdik tut onurunu
Sevginin önünde eğil kızım

BEBEKLERİN ULUSU YOK

İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu
Bebeklerin ulusu yok
Başlarını tutuşları aynı
Bakarken gözlerinde aynı merak
Ağlarken aynı seslerinin tonu

Bebekler çiçeği insanlığımızın
Güllerin en hası, en goncası
Sarışın bir ışık parçası kimi
Kimi kapkara üzüm tanesi

Babalar, çıkarmayın onları akıldan
Analar, koruyun bebeklerinizi
Susturun susturun söyletmeyin
Savaştan, yıkımdan söz ederse biri

Bırakalım sevdayla büyüsünler
Serpilip gelişsinler fidan gibi
Senin benim hiç kimsenin değil
Bütün bir yeryüzünündür onlar
Bütün insanların gözbebeği

İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu
Bebeklerin ulusu yok
Bebekler, çiçeği insanlığımızın
Ve geleceğimizin biricik umudu.

Ataol BEHRAMOĞLU (1980 )

HAYVANLAR OKULU

Öğrenime ilişkin olan ve bana pek ilginç gelen, çok güzel küçük bir öykü vardır. Öykünün başlığı “Hayvanlar Okulu”dur. bu öyküyü her fırsatta anlatmayı pek severim. Çünkü öylesine önemli bir yaraya, dokunmaktadır ki… Eğitimciler de yıllardır bu öyküye gülerler ama, kimse bu konuda bir şey yapmayı düşünmez.

Öykümüz, kısaca şöyle:

“Bir gün ormandaki hayvanlar bir araya gelip bir okul kurmaya karar vermişler. Bir tavşan, bir kuş, bir sincap, bir balık ve bir yılanbalığı okulun “Öğrenim Kurulu”nu oluşturmuşlar.

Kurulda tavşan, öğrenim planında koşmanın yer almasında ısrarlıdır. Kuş da uçmanın mutlaka planda bulunmasını savunur. Sincap, dikine tırmanmanın, balık ise yüzmenin planda yer almasını isterler. Bütün bunlar bir araya getirilir ve “öğrenim planı” oluşturulur.

Sonra, kurul üyelerinin tümü, tüm hayvanların bu derslerin tamamına devam etmelerini isterler, sonunda bu da olur.

Tavşan, koşmada ‘A’ derecesini alırken, ağaca tırmanmak, onun için gerçek bir sorun olur. Sürekli sırtüstü yuvarlanmaktadır. Kısa sürede beyni hasara uğrar ve iyi koşamaz olur. koşmadaki derecesi A’dan C’ye düşer. Kuşkusuz ağaca tırmanma dersinden sürekli ‘F’ almaktadır.

Kuş, uçuş dersinde sürekli iyi dereceler almaktadır; oysa toprakta tünel kazmaya gelince işleri hiç iyi gitmez. Sürekli gagası kırılır ve kanatları kopar. O nedenle de, kısa süre sonra uçma dersinden o da C notu almaya başlar.

Bu öykünün sonucu; her şeyi yarıyarıya başaran geri zekâlı yılanbalığının birinci olduğu şeklindedir.”

Leo Buschaglie / Sevgi
(Çev. Nejat Ebcioğlu)

NE KADAR YOKSUL?

Çok zengin bir adam, bir gün, oğlunu kent dışına götürüp ona insanların ne denli yoksul olabileceklerini göstermek, yoksulluğu ögretip tanıtmak istedi.

Çifçilik yapan çok yoksul bir aileninin kulubesinde bir gün bir gece geçirdiler. Şehre dönüşleri sırasında adam, oğluna sordu:

“ Yolculuğumuzu nasıl buldun? ”

“ Çok güzeldi babacığım! ” diye cevap verdi oğlu.

“ Yoksulluğu tanıyıp insanların ne denli yoksul olabileceklerini gördün, değil mi? ”
“ Evet. ”

“ Peki ne gördün, ne öğrendin ?”

“ Şunu gördüm: ” dedi oğlu. “Bizim evde bir köpeğimiz, onların tam dört köpekleri var. Bizim evdeki havuz, bahçenin yarısına kadar uzanıyor; onların kilometrelerce uzanan ve şırıl şırıl akan dereleri var. Bizim ithal lambalarımız, onarın gökyüzünde binlerce yıldızları var.
Bizim taraçamız ön bahçeye kadar uzanıyor. Onların evinin önündeki çimenlik karşıki dağların eteklerine kadar uzanıyor. ”

Çocuk konuşurken baba büyük bir şaşkınlık içinde tek sözcük bile etmedi.

Ve çocuk ekledi:

“ Sana teşekkür ederim babacığım, bana ne denli yoksul olduğumuzu, ne kadar büyük bir yoksulluk içinde yaşadığımızı gösterdin. ”

İlham Öyküleri / Timaş Yay.
Murat Çiftkaya İst. 2002

Sizleri çok seviyorum, muhalif duruşunuz için sizlere büyük saygı duyuyorum ve Hepinizi, hepimizi çocuklarımız için barış ve bolluk içinde, adil, bir bayram yeri gibi cıvıl cıvıl bir Türkiye, bir dünya inşa etme mücadelesine çağırıyorum.

Kolay gelsin!

Yusuf ERDEM
BKS, 23 Nisan 2006-Çocuk Şenliği