VEDAT TÜRKALİ’Yİ UĞURLARKEN
Gecikmiş bir uğurlama yazısı:
İşçi sınıfı, en fedekâr, en yaratıcı, en inançlı ve en üretken oğullarından birini kaybetti. Komünist mücadele, son nefesine kadar komünist inanç ve coşkuyu kaybetmeyen asırlık bir çınarını kaybetti. Son ana kadar komünist bilincini, kavgasını ve üretkenliğini koruyan Vedat Türkali; sonunda “Elveda dünya ve Merhaba kâinat!” dedi.
Büyük romancıydı, şairdi, unutulmaz senaryoları yazan önemli bir sinemacıydı ve bir asra yaklaşan tüm ömrü boyunca hep zalimlerin karşısında, mazlumların yanında cesurca savaşan bir enternasyonalist, örgütlü devrimci bir aydındı. Hapisle, sansürle, işsizlikle ve açlıkla direncini kırmaya çalıştılar, sökmedi
Ve hiç kuşkusuz aldığı her nefeste, attığı her adımda, yazdığı her satırda kendini işçi sınıfının devrim davasına adamış bir komünistti. Onun bu niteliği, ürettiği her eserine farklılık, derinlik, güzellik kazandırdı.
Bence onun en muhteşem eserlerinden biri de hayatıdır: Düşman sınıf karşısında boyun eğmeyen, diz çökmeyen; üretmeye yaratmaya, mücadeleye hiç ara vermeyen; adlarından başka komünizmle, devrimcilikle hiçbir ilgileri olmayan ulusalcı veya liberal kalpazanları aşağılayan ve ömrünün sonuna kadar komünist coşku ve heyecanını koruyan bir kişilik.
Örnek kişiliği, adı ve eserleri devrimci genç kuşakların bilincinde ve kavgasında yaşamayı sürdürecektir.
Tek üzüntüm; cenazesini, işçi sınıfı ve gençlik içinde kökleşmiş devrimci bir partinin bayrağına sarılı olarak kavgamızın şehrinin caddelerinden zafer şarkılarıyla yüzbinlerce örgütlü proleterin önünde ve onların elleri üzerinde taşıyamamış olmak.
Hiç kuşkusuz boşuna çekilmedi bunca acılar; er geç o günler de gelecek. Ne zaman ve nasıl geleceği, biraz da bizim, komünist adına layık olabilmemize ve devrimci girişkenliğimize ve sınıfımızla devrimci bir hatta buluşmamıza bağlı.