Niçin öldün Nâzım?
Ne yaparız şimdi biz
şarkılarından yoksun?
Nerde buluruz başka bir pınar ki
onda bizi karşıladığın gülümseme
olsun?
Seninki gibi ateşle su karışık
acıyla sevinç dolu,
gerçeğe çağıran bakışı nerde bulalım?
Kardeşim,
öyle derin duygular, düşünceler
yarattın ki bende,
denizden esen acı rüzgâr
kapacak olsa bunları
bulut gibi, yaprak gibi sürüklenir,
yaşarken seçtiğin
ve ölümden sonra sana barınak olan
oraya, uzak toprağa düşerler.
Al sana bir demet Şili
kasımpatlarından,
al güney denizleri üstündeki ayın
soğuk parlaklığını,
halkların savaşını, kendi dövüşümü
ve yurdumun kederli davullarının
boğuk gürültüsünü
kardeşim benim, dünyada nasıl
yalnızım sensiz,
çiçek açmış kiraz ağacının altınına
benzeyen yüzüne hasret, benim için ekmek olan, susuzluğumu
gideren, kanıma güç
veren dostluğundan yoksun.
Hapisten çıktığında karşılaşmıştık
seninle,
zorbalık ve acı kuyusu gibi loş
hapisten,
zulmün izlerini görmüştüm ellerinde,
kinin oklarını aramıştım gözlerinde,
ama parlak bir yüreğin vardı,
yara ve ışık dolu bir yürek.
Ne yapayım ben şimdi?
Tasarlanabilir mi dünya
her yana ektiğin çiçekler olmadan?
Nasıl yaşamalı seni örnek almadan,
senin halk zekânı, ozanlık gücünü
duymadan?
Böyle olduğun için teşekkürler,
teşekkürler türkülerinle yaktığın
ateş için.
.
Pablo NERUDA
Çeviri: Ataol BEHRAMOĞLU