HAKKIMDA

ben0071948’de Tokat’ın Reşadiye ilçesine bağlı Bereketli köyünde doğdum. İlkokulu köyümde, ortaokulu Reşadiye’de bitirdim. 1963’te Tokat İlköğretmen Okulu giriş sınavını üçüncülükle kazandım. 1966’da öğretmen oldum. 1966’da Gazi Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü’ sınavını kazandım. 1968 devrim kasırgasının dünyayı sarstığı yılları Ankara’da yaşadım. “Devrimci-Toplumcu GAZİ” dergisini çıkardık ve orada ilk makalemi yayımlandık: Sosyo-ekonomik Açıdan Celali İsyanları. 1968-1971 – Aydın İncirliova Türkçe Öğretmenliği. İncirliova TÖS Şb. kuruculuğu ve yöneticiliği görevlerinde bulundum. 1969 TÖS Öğretmenler Boykotu’na % 95 katılımı sağladık. 1971-1973 askerliğimi yaptım. Askerlik ortasında nişanlım Melek Hanımla evlendik, Bir yıl sonra kızım Pınar doğdu. 1974- TRT Genel Müdürlüğü’nce düzenlenen Tv. Yapımcılığı ve Yönetmenliği sınavını kazandım; düzenlenen yoğun eğitimi ve bitirme sınavını başardım; ancak muhalif duruşum nedeniyle göreve başlatılmadım. 1975-1976- Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü sınavını kazanıp Kamu Yönetimi Uzmanlığı eğtimi aldım. Enstitüde Prof. Dr. Cevat Geray’ın yönetiminde tez çalışması: Söke-Sazlıköy Tarım İşçilerinin Örgütlü Direnişi ve Söke Ovasında Feodalizmden Kapitalizme Geçiş. (Çalışmam AA olarak değerlendirildi.) 1978-1980- Gazi Eğitim Enstitüsü Md. Yardımcısı ve Türkçe Bölümü Batı Edebiyatı öğretmeni olarak atandım.

EĞİTİMCİ-YAZAR YUSUF ERDEM ‘LE GÖRÜŞME (MÜLAKAT)

KONUŞANLAR: Pürşan Aslan / Buse Öztemel

SORU : 1. Kısaca eğitim durumunuzdan söz eder misiniz?

Y. Erdem : İlkokul ve ortaokulu memleketim olan Reşadiye’de okudum. Tokat Öğretmen Okulu’nu üçüncülükle kazandım ve 1966 yılında öğretmen oldum. Aynı yıl Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Türkçe bölümü sınavını kazanıp yüksek öğretimde de yatılı okuyabilme olanağını elde ettim. Lisans üstü ( üniversite sonrası) eğitimim çeşitlilik göstermektedir: Hacettepe Üniversetesi MESEF Eğitim uzmanlığı, TRT Televizyonu program yapımcılığı ve yönetmenliği eğitimi, Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü Kamu Yönetimi Uzmanlığı Bölümü… Son resmi görevim, Gazi Eğitim’de yöneticilik ve Türkçe Bölümü’nde öğretim üyeliğidir ve orada Batı Edebiyatı dersine girdim.

Öğrenciliğimin belirgin özellikleri; her aşamada tam ‘kitap kurdu’ olmak; hemen hemen her sınıfta, her okulda yayın kolunda görev alıp gazeteler ve dergiler çıkarmak ve hep yazmak, yazmak… Bana okuma ve yazma tutkusunu kazandıran ilkokul öğretmenim Osman Bey’I .ortaokul Türkçe öğretmenim Türkân Hanım’ı şükranla anıyor, ellerinden öpüyorum. Bu okuma, yazma ve özellikle alacağı notu hiç düşünmeden severek çalışma tutkusu; en zor ve en az kişinin seçildiği tüm sınavlarda başarıyı getirdi bana.

SORU : 2. Hangi konularda ve hangi türlerde yazıyorsunuz?

Y. Erdem : Bilimsel çalışmalarım; daha doğrusu üniversitelerdeki mastır tezlerim Siyasal Sistemler, Türkiye’nin Geçirdiği Sosyo-ekonomik Dönüşümler, Dilbilim ve Edebiyat dallarındadır.

Türkçe ve Dilbilgisi eğitim ve öğretimine ilişkin hemen hemen otuz beş yıldır yazıyorum.

Onun dışında da benim en çok sevdiğim ürünlerim, deneme türünde yazdığım düşünce yazıları ile özellikle şiirlerimdir.

SORU : 3. Kaç yıldır yazıyorsunuz?

Y. Erdem : Üniversite dergisinde çıkan ilk ciddi araştırmam 1967 tarihlidir. Demek ki tam kırk yıldır, başkaları da okusun diye yazıyorum. Yayıncılığa ise 1983’te başladım. Daha önce de çok sayıda dergi yönettim.

SORU : 4. Niçin yazarlığı seçtiniz?

Y. Erdem : Doğrusu bilmiyorum. Belki de yazarlık beni seçti. Eğer çok okursanız; anlayarak, severek, üzerinde düşünerek, eleştirerek okursanız; okurken yalnız aklınızı değil yüreğinizi de işe katarsanız bu birikim zamala zihin ve duygu dünyanızda yeni duygu ve düşünce filizlerini yeşertmeye başlıyor. Tıpkı bal arısının binbir çiçekten bal özü toplaması, ancak ürettiği balın bunlardan hiçbirine benzememesi gibi yeni ve özgün sentezler yapıyorsunuz Bu birikimler; kimi zaman bir bilimmsel yapıt, kimi zaman bir şiir, kimi zaman bir deneme olarak ortaya çıkıyor. Okudukça daha çok yazma ihtiyacı duyuyorsunuz, yazdıklarınız beğenilirse daha çok yazıyor ve yazmakta ustalaşıyorsunuz ve ustalaştıkça da daha çok yazıyorsunuz. Ve her defasında da ‘Bir sonraki yazacağım eser daha iyi olacak.’ diyorsunuz.

SORU : 5. En çok sevdiğniz yazarlar kimler?

Y. Erdem : O kadar çok ki… Tümüne de minnettarım. Çünkü onlar; bana beni anlattılar, görünenlerin arkasındaki yaşam gerçeklerini gösterdiler; düşünce dünyamı zenginleştirdilar, yaratıcı düşler evrenimi güzelleştirip beslediler. Dünya Romancılaarından: Dostoyevski, Tolstoy, Gorki, Balzac, Victor Hügo, Charles Dickins, Ernest Hemingvey, John Steinbeck, Jack Londoh… Türk Romancllardan : Reşat Nuri, Hüseyin Rahmi, Tarık Buğra, Yaşar kemal, Orhan Kemal… Öykü dalında: Ömer Seyfettin, Sait Faik, M. Şevket Esendal, Haldun Taner, Anton Çehov, O. Henry, Maupassant…

Şair olarak :Homeros, Dante. Goethe, Victor Hugo, Aragon, Shakespeare // Yunus Emre, Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Fuzuli, Yahya Kemal, Nazım Hikmet. Orhan Veli, Melih Cevdet, Ataol Behramoğlu, Edip Cansever, Ahmet Arif, Ahmet Erhan…

SORU : 6. Sizce nasıl iyi bir yazar olunur?

Y. Erdem : Bu kadar zor sorular sormayın çocuklar. Şaka yapıyorum elbette. Bir kişi İster bilimi, ister edebiyatı seçsin; eğer yazar olmak istiyorsa çok çok okumalı. Okumayı tıpkı hava gibi, su gibi, ekmek gibi vazgeçilmez bir gereksinim haline getirmeli. Bir düşünür; “Bir kitap yazabilmek icin, bir kitaplık dolusu kitabı devirmek gerekir.” diyor. Bu, yeterli değil elbette, ama zorunlu. Ayrıca sürekli yazacaksnız. Günlük, öykü, deneme… Gerekirse beğenmeyip yıttıp atın ve yeniden yazın. Çehov, “Eğer yazar olmak istiyorsanız, alın kalemi elinize sürekli yazın.” diyor genç yazar adaylarına. Ya yetenek, diyeceksiniz. Başka bir özdeyiş şunu söylüyor: ” Dehanın onda dokuzu, her sabah saat yedide masanın başına oturup on bire kadar hiç kalkmadan yazmaktır.” diyor.

Sanırım bundan şu sonucu çıkarabilirsiniz: Yazarlık gelip geçici bir heves değildir. Çok kısa zamanda kaznılacak bir yüz metre koşusu da değildir; o, ömür boyu sürecek uzun bir maratondur.

SORU : 7. İleride yazar olmak isteyen çocuklara, gençlere neler tavsiye edersiniz?

Y. Erdem : Yukarıda bu soruyu yanıtladım aslında. Sanat; bir tutkudur, emektir, kendini hiç tereddüt etmeden adamaktır ve nihayet uzun yılların birikimidir. Tıpkı bilim gibi.

Bu soruya minik bir öyküyle karşılık vermek istiyorum:

‘Altmışlık ünlü ressam bir lokantaya girer. Gerçi cebinde parası yoktur ama aldırmaz. Güzelce karnını doyurur. Sonra bir çırpıda lokantacının portresini çizerek masaya bırakır. Kalkarken adam gelir, resme bakar beğenir “Güzel ama,” der lokantacı, “bir dakikada yaptınız bunu. Oysa bir saattir yiyorsunuz!” Ressam: “Bir dakika değil, altmış yıl ve bir dakika!” diye karşılık verir.’ (Asım Bezirci)