Çekip önüme bembeyaz bir kağıdı
Çıkarıp kalemimi öpüp ucundan
Tıpkı Sait Faik usta gibi
Öyle bir şiir yazacağım ki senin için bi gün
Okuduğum zaman o şiiri sana,
İki kaya arasından fışkıran kaynak suyu gibi
Dupduru, saydam ve yalansız olacaksın;
Gizlemek istemeyeceksin kendini benden
Ve gizlenemeyeceksin arkasında alaycı bir gülüşün.
Bi gün öyle bir şiir yazacağım ki senin için
Sana okurken şiirimi,
Sözlerim ta can evine işleyecek,
Bütün tüylerin diken diken ve
Kızgın potadaki gümüş gibi
Eriyecek yüreğini saran buzlar.
Bir daha, bir daha okuyacaksın şiirimi,
Ayaklanacak bastırmak istediğin tüm duygular
Bağıra bağıra ağlayacaksın
Ve utanmayacaksın göz yaşlarından
ki her damlası içimi acıtır.
Öyle bir şiir yazacağım ki senin için
Zehir gibi acı,
Çifte su verilmiş Bursa bıçağı gibi keskin
Ören’de gün batımını izler gibi olağanüstü güzel
Ve insanın ilk gözağrısını hatırlaması gibi tıpkı;
hüzünlü, nazlı, buruk…
Öyle bir şiir yazacağım ki bi gün
Bütün tarihî kentlerin kulelerinden
beni sevdiğini
Demem o ki sevgilim, sana yazacağım şiir
öylesine güzel, öylesine güzel olacak ki
Artık o kadar olur…
Ne zaman mı?
Şiir yazıldı bitti bile!…
Yusuf ERDEM
Maltepe, 2003